Azerbaycan ve İran Arasında Neler Oluyor?
İran – Azerbaycan sınırında geçtiğimiz günlerden bu yana derin bir gerilim yaşanması tüm dünyanın gözünü bu bölgeye çevirdi. Öyle ki İran son olarak Azerbaycan sınırında “Hayber Fatihleri” adını verdikleri bir askeri tatbikatı duyurdu. Bütün bu olan bitenleri tek bir noktadan anlamaya çalışmak yerine hem İran medyasının hem Azerbaycan medyasının hem de dünya kamuoyunun gözünden olan bitenleri inceleyelim.
Şimdi her şeyin başladığı noktaya gidelim. Azerbaycan’ın 30 yıllık işgali sonlandırdıktan sonra sevkiyatlar için açtığı Laçin Koridorunundan İran’ın izinsiz olarak Ermenistan’a tırlar dolusu teçhizat ve akaryakıt gönderdiği ortaya çıktığında ilk kıvılcım ateşlenmiş oldu. Buna karşılık Azerbaycan ilk resmi adımı İran’a Nota vererek atmasına karşı İran şaşırtmadı ve Notayı görmezden geldi. Ve evet… İran’ın şaşırtmayan eylemini, kıvılcımın büyüyerek “gerçek” bir tehdit oluşturma yolundaki başlangıç noktası olarak ele alabiliriz.
Bakü’nün verdiği notaya rağmen İran’ın bu eylemi sonlandırmaması ve koridoru kendi çıkarlarınca kullanması bu süreçte Türkiye – Pakistan ve Azerbaycan üçlüsünün “3 Kardeş” tatbikatı ile İran ve Rusya’ya bölgede gözdağı verdiği şeklinde yorumlandı. Bütün bu olanların sonunda İran da kendi kartını oynayarak Azerbaycan sınırında “Hayber Fatihleri” adı altında bir askeri tatbikat düzenleneceğini duyurdu.
Aslında yaşanılan olaylar silsilesinin bir iç denklemi de olduğunu kaçırmamak lazım. Derin denklem içerisinde başka bir çözülmeyen problem ise İran’ın İsrail ile olan düşmanlığıdır. Yaşanılan son süreçte İran sadece Azerbaycan’a göz dağı vermekle kalmadı. Atılan adımların bir asıl muhatabı ise İsrail. İsrail’in Azerbaycan ile sürdürdüğü “doğal” yakınlığı ve “çıkar” ilişkisi bu devletleri doğal olarak elbette İran’a karşı bir müttefik oluşturmaya itiyor. Bu müttefik ilişkisi de son yaşanılan olayları derinden tetiklemiş bulunmakta.
Yakın tarihe yelken açtığımızda, özellikle Azerbaycan’ın 30 yıllık Ermeni işgalinden kurtardığı Fuzuli ve Hankendi gibi kentlerde bulunan bazı Şarap Fabrikalarının İsrail tarafından kurulduğu ve kullanıldığı hatta bu fabrikalarda bulunan MOSSAD ajanlarının İran’a geçerek bazı suikast ve sabotajlar yaptığı İran’da yakın geçmişte gündem oldu. İran bu duruma uzun bir süre tepki gösterirken daha da ileri giderek geçtiğimiz aylarda Azerbaycan’ı Siyonistlerden kurtarma çağrısında bulundu. Bu çağrı, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif tarafından Isfahan eyaletindeki Natanz Nükleer Tesisinde meydana gelen kazadan İsrail’in sorumlu olduğunu belirterek bunun intikamını alacağının altını çizmesi ile gündeme getirildi.
İsrail’in burada yaptığı saldırıyı nereden yaptığını ilk etapta yazdıklarımızdan anlamak mümkün. İran’ın ise asıl rahatsızlığı, İsrail’in İran topraklarına yaptığı saldırı ve bu saldırıyı gerçekleştirirken Azerbaycan topraklarını kullanmasından kaynaklandığını ileri sürmek yanlış olmaz. İranlı milletvekilleri de “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı ile yürüyerek Ermenistan’a destek verilmesi konusunda birçok defa bu fikri dayatmaya çalıştılar. Ancak bu durumun, İran’ın sosyal yapısına uzak olduğunu söylemek gayet yerinde olacaktır. İran halkının çoğunluk kısmı diyemesek de güçlü bir kısmının Azerbaycan’ı desteklemesi ve yeni kurulan İran hükümetinin ilk adımlarını atarken Azerbaycan’ı direkt olarak karşısına almaktan kaçınmak gibi bir eğilimi olduğunu da söylemek elbette bizlere düşüyor. Her şeye rağmen Ermenistan’ın son olaylardan önce “düşman çatlatır gibi” İran’a sık sık teşekkür etmesinden dolayı Azerbaycan içerisinde İran’ın Ermenistan’ı direkt olarak desteklediği düşünülmektedir. Bu bir açıdan doğru ve bir açıdan yanlıştır. Ermenistan’a “gizli” destek veren hükümettir. Halk Ermenistan’a destek verilmesi konusuna oldukça soğuk bakmaktadır. Bunun sebeplerinden biri elbette İran nüfusu içerisindeki %20’lik bir kesimin Azerbaycanlı olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu anlattıklarımızı değerlendirme sürecine sokmadan önce bu olaylara Türkiye gözünden bakmamızın daha sağlıklı olacağını düşünmekteyiz. Türkiye, 2001 senesinde Azerbaycan tanker gemilerini taciz eden İran savaş uçaklarına gerekli tepkiyi göstermekle beraber Bakü’nün yanında olduğumuzu sadece söz ile göstermemiş aynı zamanda “Türk Yıldızları”nı Azerbaycan semalarına göndererek “fiziki” olarak da göstermiştir. 2001 senesinde göstermiş olduğumuz direncin tek sebebi elbette İran savaş uçaklarının Azerbaycan ticaret gemilerini taciz etmesi değildir. İran’ın bu uçakları kaldırmasındaki alt metni açıklamak gerekirse, o dönemde İran’ın yayılımcı bir politika izlemek istemesi ve yayılma hedefindeki devletlerden birinin Azerbaycan olması diyebiliriz. İran, Türkiye’nin göstermiş olduğu çevik tepki ile bu politikayı Azerbaycan üzerinde yürütemeyeceğini anlamış oldu.
Günümüzde yaşanan gerilimde ise her ne kadar medyada bilgi kirliliği mevcut olsa da Türkiye yapımı Bayraktar TB2 İnsansız Hava Araçlarının İran sınırında sık sık uçması yine Azerbaycan’ın yanında olduğumuzu ve İran’ı bu konuda dolaylı yoldan uyardığımızın bir nevi kanıtı şeklindedir.
İki taraf perspektifi ile baktığımızda durum son derece sancılı gözükmektedir. İki ülkenin çatışması durumunda öz kaynaklarının yok olması aşikardır. Bununla beraber yaşanılan sıcak çatışmanın komşu devletlerdeki askeri konumları kökünden değiştirmesi kaçınılmazdır. Elbette Azerbaycan ve İran arasındaki bu kavga dövüş ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır…
Küçük bir özet ile İran’ın gerçekleştirmiş olduğu “Hayber Fatihleri” tatbikatının tek muhattabının Azerbaycan olmadığını ve bu tatbikatın Türkiye ve İsrail’e karşı olduğunu da söylemek gerekir.
Esenle kalın dostlar…
Sizler için buradayız…