Kosova – Sırbistan Gerilimi ve Balkanlar
Kosova – Sırbistan Gerilimi ve Balkanlar
1998-1999 yıllarında binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Kosova Savaşı yeniden alevleniyor. Yaklaşık bir senedir gergin bulunan bölgede, geçtiğimiz günlerde yapılan yerel seçimlerde Sırpların Leposaviç, Zveçan ve Zubin Potok bölgelerinde yeni seçilen belediye başkanlarını kabul etmemesi ve belediye binalarını ele geçirmeye çalışması üzerine tansiyon iyice yükseldi (Euronews, 2023). Çıkan gerginlik üzerine bölgeye sevk edilen NATO Kosova Barış Gücü (KFOR) ile Sırplar arasında çatışmalar yaşandı ve birçok yaralanma meydana geldi. KFOR, 10 Haziran 1999 tarihli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararından iki gün sonra 12 Haziran 1999’da 50.000 personel ile Kosova’ya müdahalede bulunarak bölgede suhuleti sağlamayı amaçladı (Ural, 2014). Bu söz konusu tarihlerde Kosova’da Sırplar ile Kosovalı güçler arasında çatışmalar yaşanmaktaydı ve sivil halkın bir milyona yakını ülkeyi terk etmiş bulunmaktaydı. KFOR, Kosova’daki güvenlik ve istikrarın sağlanmasına, etnik gruplar arasında barışın korunmasına ve insani yardım faaliyetlerine destek vermek amacıyla görev yapmaktadır (Kosovo, 2022). Misyonun temel hedefleri arasında Kosova’nın güvenliğini ve bölgedeki çatışmaların önlenmesini sağlamak, etnik gruplar arasında diyalogu teşvik etmek ve yerel kurumların güçlenmesine yardımcı olmak bulunmaktadır (Arun, 2015). KFOR günümüzde hala barış misyonunu korumakta ve Türkiye’nin de katkıda bulunan ülkeler içerisinde yer aldığı çok uluslu yaklaşık 4000 personeli bünyesinde bulundurmaktadır (Kosovo, 2022).
Bölgede yaşanan gerilimi anlamak için 1998-1999 yılları arasında yaşanan Kosova Savaşının ana hatlarını ve Yugoslavya tarihini kısaca incelemek gerekmektedir. Soğuk Savaş döneminde Yugoslavya’nın içerisinde yer alan Kosova, ülkenin en fakir bölgelerinden biriydi. İşsizlik çok yüksek ve kişi başına düşen milli gelir miktarı ülkenin geri kalanına oranla çok düşüktü (Oduncu, 2019). Bu durumda yoksulluk ve zor şartlarda yaşamak zorunda kalan Kosova’da milliyetçilik körüklendi. Ayrıca Kosova’da halkın çoğunluğu Arnavut kökenli olduğu için entegrasyon çalışmaları her seferinde başarısızlıkla sonuçlandı. Bu tarihsel arka plan çerçevesinde, 1970’li yıllarda Kosovalı Arnavutların, bağımsızlık söylemleri artınca Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, 1974 Anayasası değişikliği ile Kosova’nın özerklik yetkilerini arttırmak durumunda kalmıştı. Bu anayasa değişikliği Yugoslavya’da merkeziyetçilikten federalizme geçişi sağladı (Ayhan, 2010).
Bu geçiş sonrasında “Cumhuriyetler ve Özerk Eyaletler” olarak iki düzeyli bir federal sistem oluştu. Kosova’da bu dönemde Özerk Eyalet yetkilerini arttırdı. Bu değişiklik çalışmanın ilerleyen kısımlarında bahsedileceği üzere etnik ve siyasi gerilimlerin artmasına ve Yugoslavya’nın dağılma sürecinin başlamasına yol açan faktörlerden biri oldu (Taşdemir, 1999).
Tito’nun ölümüyle birlikte Kosova’da bağımsızlık gösterileri artmaya başladı. 1981’de Sırpların bölgeye askeri yığınak yapmasıyla gergin olan ilişkiler iyice kopma noktasına gelmiştir. Tansiyonun artmasıyla birlikte Sırpların müdahalesi sonucu onlarca insan hayatını kaybetmiş ve yüzlerce öğrenci ve işçi tutuklanmıştır. 1989 yılına kadar gelinen süreçte Kosovalılar Özerk Eyalet statüsü dahil birçok ayrıcalığını kaybetmiştir. Ayrıca Sırplar, Kosova’daki nüfusun bu dönemde %90’ı Arnavut olmasına karşın başta eğitim kurumlarında Arnavutçayı yasaklamakta dahil olmak üzere birçok baskı yöntemini denemişlerdir. Yaşananlar sonrası ikinci büyük gerilim 1990 yılında sivil bir ayaklanma ile yaşanmıştır. Bu ayaklanma barışçıl bir şekilde başlasa da daha sonra şiddet olaylarına sebep olmuş ve Yugoslavya’ya bağlı iki binden fazla kolluk kuvveti, tanklar ve savaş uçakları ile Kosova’ya girmiştir. Bu olaylar sırasında yirmiden fazla insan hayatını kaybetmiş ve ayaklanma sert bir biçimde bastırılmıştır (Ural, 2014).
Yugoslavya, 1991 yılının Haziran ayında dağılma sürecine girmiştir. 25 Haziran’da hem Hırvatistan hem Slovenya, Yugoslavya’dan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Aynı tarihlerde Makedonya ve Kosova’da bağımsızlık için halk oylamalarına gitmiş ve bağımsızlık kararı alınmıştır (Ermağan, 2012). Kosova hükümeti oylama sonrasında Yugoslavya ve Avrupa Topluluğu’ndan bağımsızlığın tanınmasını talep etmiştir. Ancak Kosova’nın bağımsızlığını Arnavutluk dışında tanıyan bir devlet olmamıştır. Bu dönemde bölgede yaşanan ağır gerilim sonucunda, Bosna-Hersek ile Sırbistan arasında çatışmaların yaşandığı zaman aralığından dolayı, 1995 Dayton Anlaşması imzalanmasına kadar olan süreçte Sırbistan, Kosova ile ilgili hedeflerini ertelemiştir. Kosova, Dayton Anlaşması imzalanana kadar barış ortamını korumaya ve sesini bu şekilde Avrupalı devletlere duyurmayı amaçlamıştır. Ancak bu hedefin Dayton Anlaşması imzalandıktan sonra başarısız olduğu görülmüş ve Kosova’da yaşayan Arnavutlar için Sırplara karşı silahlı eylemler başlamıştır (Arun, 2015).
Arnavutlar bağımsızlığını başta barış ortamında almak isterlerken bunun başarısız olduğunu gördüklerinde silahlı mücadele yoluna başvurmuşlardır. Bu gelişmeler üzerine, Kosovalılar tarafından kurulmuş olan Kosova Kurtuluş Örgütü (UÇK), 1996 yılında Sırp güvenlik güçlerine karşı saldırılara başladı. Miloseviç yönetimindeki Sırplar bu saldırılara sert bir şekilde yanıt verdi ve sivil-milis ayrımı yapmadan tüm Kosovalılara karşı saldırılara karşı sert bir şekilde karşılık vermiştir. UÇK bu saldırılar sırasında Kosova’nın merkezini ve bazı bölgelerini ele geçirmiştir ancak Sırpların karşı koymasıyla birlikte çok sayıda Arnavut bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır (Oduncu, 2019). 1998 yılında Birleşmiş Milletler (BM) bu gelişmelerle ilgili olarak ilk kararını almıştır. BM Güvenlik Konseyi (BMGK), Kosova ile ilgili ilk önemli kararını 1998 yılında almıştır. BMGK, Kosova’da artan çatışmalar ve insani kriz nedeniyle endişelerini dile getirmek amacıyla 23 Eylül 1998 tarihinde 1199 sayılı kararı kabul etmiştir. 1199 sayılı BMGK kararı, Kosova’daki durumu takip etmek, insani yardım sağlamak ve çatışmaların sona erdirilmesi için diplomatik çözüm arayışlarına destek vermek amacıyla alınmıştır (Ayhan, 2010). BMGK almış olduğu bu kararla, Sırbistan’ı, Kosova’da sivillere karşı şiddeti sona erdirmeye ve insani yardım faaliyetlerine izin vermeye çağırmıştır. BMGK’nın bu kararı, Kosova’daki krizin uluslararası bir boyut kazandığını ve uluslararası toplumun müdahalesi gerektiğini göstermektedir. Karar, ilerleyen dönemlerde NATO’nun Kosova’ya müdahalesine ve Kosova Savaşı’nın başlamasına yol açacak olan sürece katkıda bulunmuştur (Ermağan, 2012).
Kosova büyük bir krize yaklaşırken, Miloseviç önderliğindeki Sırpların, Arnavutlara karşı saldırıları her geçen gün daha da sertleşiyordu. ABD, Kosova sorunun çözümü için 1999 yılında birtakım önlemler almış ancak Miloseviç anlaşmaya yanaşmamıştır. Bu durum NATO’nun Yugoslavya topraklarına müdahalesini kaçınılmaz kılmıştır. 24 Mart 1999’da on üç NATO üyesi ülke BM’nin onayını almadan Yugoslavya’yı bombalamaya başlamıştır. Bu 13 NATO üyesi ülkeden birisi Türkiye’dir. Bu bombardıman sırasında Yugoslavya’ya ait hava kuvvetlerinin dörtte biri yok edilmiştir. Miloseviç, NATO’ya direnemeyeceğini anladığında 10 Haziran 1999’da NATO’nun “Barış Şartlarını” kabul edeceğini duyurmuş ve BM 1244 sayılı kararı almıştır (Ural, 2014). Bu karar sonrasında BM Kosova Geçici Yönetimi (UNMIK) kurulmuştur. UNMIK’in temel vizyonu savaş sonrasında Kosova’nın tekrar inşasını sağlamak ve insan haklarını tekrar tahsis etmek olmuştur. Bu kararlar doğrultusunda BM’ye bağlı Kosova Barış Gücü (KFOR) kurulmuştur. BM’nin 1244 sayılı kararı sonrasında Kosova’da sivil bir yönetim kurulmuş, Yugoslav askerleri bölgeden çekilmiş fakat tüm bunlara rağmen Kosova, Yugoslavya’nın bir parçası olarak kalmaya devam etmiştir (Ural, 2014).
Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesine giden süreçte 2007 yılında Kosova’da yapılan seçimlerde Kosova Demokrat Birliğinin oyların çoğunluğunu alarak ülke yönetimini ele almasının önemi yadsınamaz önemdedir. Seçim sonrası başbakanlık görevini üstlenen Haşim Taci, Kosova’nın bağımsızlığından yana olduklarını ve buna ulaşacaklarını belirtmişlerdir. 2007’nin son çeyreğinde BM’ye Kosova’nın bağımsızlığı için bir plan sunuldu ancak Rusya’nın vetosu nedeniyle BMGK’da kabul görmedi (Oduncu, 2019). Planın veto edilmesi sonrası ABD, AB ve Rusya arasında üçlü görüşmeler başlamış bu üçlü görüşmelerin sonrasında Aralık 2007’de BM Güvenlik Kuruluna konuyla alakalı bir rapor sunulmuştur. Bu rapor ile ilgili tartışmalar sürerken Şubat 2008 tarihinde Kosova tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Kosova’nın bağımsızlığını ilanının hemen sonrasında ABD, İngiltere ve Fransa Kosova’nın bağımsızlığını tanımıştır (Oduncu, 2019).
Bağımsızlık kararı sonrasında Sırbistan Ekim 2008 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’na başvurmuş ancak UAD 22 Temmuz 2010 yılında verdiği karar ile bağımsızlığın uluslararası hukuka aykırı olmadığını duyurmuştur (Ermağan, 2012). Bu karar ile birçok ülke Kosova’nın bağımsızlığını tanımıştır (Oduncu, 2019). AB’nin arabuluculuk çabaları doğrultusunda günümüze değin gelinen süreçte zaman zaman yaşanan çatışmalara rağmen Kosovalı ve Sırp yöneticiler müzakerelere devam etmektedir. Kosova ve Sırbistan’ın AB üyesi olma isteği sebebiyle bu müzakerelere devam etmesi gerektiği düşünülmektedir.
2023 yılında yaşanan son gerilimin nedeni ise girişte genel hatlarıyla bahsedildiği üzere, Arnavut Belediye Başkanlarının, çoğunluğu Sırplardan oluşan Leposaviç, Zveçan ve Zubin Potok bölgelerinde göreve başlamasına karşı çıkan Kosovalı Sırplar ile KFOR arasında yaşanan arbede olduğu söylenebilir. Sırbistan Savunma Bakanlığı, Sırp ordusunun Kosova sınırına intikal ettiğini söylerken, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ise olayların sebebinin Kosova Başbakanı Albin Kurti olduğunu, Kurti’nin amacının NATO kuvvetleri ve Sırpları karşı karşıya getirmek olduğu ve bunu başardığını belirtti. Vucic uluslararası arenadaki pozisyonundan dolayı net tepkiler gösteremezken, Sırp vatandaşlarının NATO ile çatışmaktan kaçınması gerektiğini söyledi. Olaylar sonrası Arnavutların yoğun olarak yaşadığı Güney Mitrovica’da Kosova ve UÇK lehine sloganlar atılırken, Sırbistan’a tepki mesajları verilmiştir. Olaylar sonrasında Moldova’da Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ikinci toplantısı yapılırken, Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Avrupalı liderlerle görüşerek yaşanan gerilim hakkında bilgi verdi. Toplantı sonrasında yaptığı açıklamada Uluslararası ortaklarla koordinasyonu sürdüreceğini belirtirken Vucic tarafından desteklendiklerini belirttiği Sırplara da meydan okudu.
Ortak amaçları Avrupa Birliği üyeliği olan Kosova ve Sırbistan’ın yaşamış olduğu gerilimleri müzakereler yoluyla ortaklaşa çözecekleri düşünülmektedir. Buraya kadar anlatılanlarda anlaşılacağı üzere bölgede çok sayıda etnik köken olması çatışmaların yaşanmasına ve gerilimin artmasına sebep olsa da Kosova ve Sırbistan’ın ilerleyen yıllarda AB üyesi olabilmeleri için birbirleriyle olan sorunlarını askeri çatışmalara gitmeden çözmüş olmaları gerekmektedir. Uluslararası kuruluşların sürekli olarak dikkatlerini çektikleri Kosova’nın, Balkanların istikrarı için son derece önem taşıdığı düşünülmektedir. Son zamanlarda Bosna Hersek’te Dayton Anlaşmasının yarattığı sorunlarla birlikte Entite yönetiminden kaynaklanan sorunlar da göz önüne alındığında Kosova’da da sorunlar yaşanması Balkanlara yönelik yeni bir meydan okumayı gündeme getirebilir. Kosova – Sırbistan krizi için bölgede barış ortamının korunmasının en önemli yolu AB üyelik süreçleridir. Çünkü AB bu iki devletin birbirleriyle yaşayacakları olası bir sıcak çatışmayı önlemek adına en önemli örgütlerden biridir. Ayrıca Balkanlarda çatışmaların tekrar yaşanmaması açısından, Kosova-Sırbistan müzakerelerinde aşama kaydedilebilmesi ve siyasilerin itidalli konuşmaları son derece önem arz etmektedir.
Batuhan Eren DEMİR
Kaynakça:
Arun, K. (2015). Kosovo Force (KFOR) Organization Image: Empırıcal Research on Kosovo Security Forces (KSF). DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 537-558.
Ayhan, H. (2010). Territorial Dispute of Kosovo Under The Albanian and The Serb Arguments. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 74-85.
Ermağan, İ. v. (2012). Uluslararası Siyasette Kosova’nın Bağımsızlığına Dair Temel Meseleler ve Türkiye’nin Genel Balkanlar Politikası. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 449-451.
Euronews. (2023, Haziran 1). https://tr.euronews.com/2023/05/29/nato-kosovada-gerginligin-yukseldigi-bolgede-mevcudiyetini-artirdi. https://tr.euronews.com/2023/05/29/nato-kosovada-gerginligin-yukseldigi-bolgede-mevcudiyetini-artirdi
Fatma Taşdemir, P. Y. (1999). Kosova Sorunu: Tarihi ve Hukuki Bir Değerlendirme. G.Ü. İ.İ.İ.B Dergisi, 135-152.
Kosovo, N. r. (2022, Ekim 20). https://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_48818.htm
Oduncu, T. (2019). 1999 Kosova Krizi ve NATO’nun Kosova Müdahalesi. Bucak İşletme Fakültesi Dergisi, 4-13.
Ural, S. (2014). Balkanlarda Aşırı Milliyetçiliğin Gölgesinde Kosova ve Bağımsızlık. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 153-156.